
Bugünün Özbekistan’ı, Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında yer alan ve Arapça “nehrin ötesi” anlamına gelen Maveraünnehir bölgesinde bulunuyor. Türklerin İslam diniyle tanıştığı, hem bu dinden etkilendiği hem de onu mimarisi ve yetiştirdiği alimlerle, mutasavvıflarla zenginleştirip dönüştürdüğü bir coğrafya…
Rüştü Kam Hoca önderliğinde Türk Eğitim Derneği’nin düzenlediği Özbekistan-Kazakistan gezisinde bu coğrafyanın Hindistan’dan Çin’e, Anadolu’dan Balkanlara kadar uzanan sosyolojik ve kültürel izini sürdük.
Hüma kuşunun yükseldiği şehir: Taşkent
Maveraünnehir’deki ilk durağımız Taşkent oldu. Özbekistan’ın başkenti olan bu şehir, bölgenin modern yüzünü temsil ediyor. Kentin simgesi ise “Hüma kuşu”…
Hüma kuşu bereketi, gücü en önemlisi de devleti temsil ediyor. Bu gösterişli kuş, İran’da “hümayuna”, Osmanlı’da ise başlıca yönetim aygıtı olan “Devlet-i Hümayun”a dönüşmüş. Günümüz Taşkent’i için ise kanatlarında geleneğin ve modernizmin açıldığı bir sembol.
Şehir, geniş caddeleri, yemyeşil parkları, gösterişli alışveriş merkezleri ve binalarıyla Batı’nın büyük kentlerinden birine benziyor. Bu görünümde elbette Sovyet Rusyası’nın etkisi de yadsınamaz.
1966’daki büyük depremin ardından Sovyet tarzıyla yeniden inşa edilen Taşkent, geniş bulvarları, modern yapıları ve sistemli planlamasıyla Batılı kentleri çağrıştırsa da, sokak aralarında ve meydanlarında, binlerce yıllık birikimin izlerini taşıyan yapılar özenle korunmuş durumda.
Taşkent Metrosu: Yeraltında Bir Kültür Yolculuğu
Taşkent, Orta Asya’nın ilk metrosuna sahip olmasıyla da öne çıkıyor. 1977 yılında açılan metro hattı, yalnızca bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir kültür galerisi gibi.
Her bir istasyon, Özbek tarihinden önemli şahsiyetleri, halk edebiyatını, geleneksel çini süslemelerini ve bilimsel başarıları yansıtan temalarla bezenmiş. Özellikle “Kosmonotlar” ve “Alisher Navoi” istasyonları, hem estetik hem de kültürel açıdan mutlaka görülmeli.
Kozmonotlar İstasyonu’nda sizi, bu topraklarda yetişmiş, dünyada Kopernik ve Galileo ile birlikte üç büyük astronomi aliminden biri kabul edilen Uluğ Bey’in çini portresi karşılıyor. Onun hemen ardından uzaya çıkan ilk insan, Sovyet kozmonot Yuri Gagarin ve uzaya giden ilk kadın Valentina Tereshkova’nın bölgeye özgü mavisiyle bezeli çini portreleri bize, şehrin tarihi yolculuğunun kesintisiz sürdüğü izlenimini veriyor.
Alisher Navoi istasyonuna geldiğinizde ise Çağatay Türkçesi’nin büyük şairi Ali Şir Nevai’nin 5 divanına ait minyatür mozaikler, size metroda olduğunuzu unutturuyor. Özellikle Anadolu’da da yakından bilinen Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin bizlerin en fazla fotoğrafladığı minyatürler oluyor.
İslam Dünyasının Kutsal Hazinesi: Hz. Osman’ın Kuran’ı
Taşkent’te mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri de Hazret-i İmam Kompleksi. Burası, sadece Taşkent’in değil, İslam dünyasının kalbinde yer alan bir merkez konumunda.
Kompleksin en kıymetli hazinesi ise, Hz. Osman’a ait olduğuna inanılan ve onun kanının damladığı orijinal Kuran-ı Kerim. Bu mushaf, İslam tarihinin en eski ve en değerli yazmalarından biri olarak kabul ediliyor. Halife Hz. Osman döneminde çoğaltılan nüshalardan biri olan bu eser, onun şehit edildiği sırada önünde bulunuyordu. Sayfalarından birine damlayan kan lekesi, bugün hâlâ görülebilmektedir.
8. yüzyıldan bu yana farklı coğrafyalarda muhafaza edilen bu Kuran, sonunda Timur’un torunlarından biri tarafından Semerkand’a, ardından Rusların Orta Asya’yı işgaliyle birlikte Taşkent’e getirilmiş. Şu anda Taşkent İslam Medeniyeti Merkezi’nde cam bir muhafaza içerisinde sergilenmekte. Bu Kuran-ı Kerim, sadece dini değil, aynı zamanda tarihi ve kültürel bir mirası temsil etmektedir.
Timur’un Gölgesinde Bir Başkent
Her ne kadar Semerkand, Emir Timur’un asıl başkenti olarak bilinse de Taşkent, Timur’un siyasi ve askeri stratejisinde önemli bir konuma sahipti. Şehir, Semerkand’a açılan doğu kapısı olarak değerlendirilmiş ve birçok askeri geçişin merkezi olmuş. Ayrıca Timur’un torunları döneminde Taşkent, ilim ve sanat merkezlerinden biri haline gelmiş. Bugün Taşkent’teki Emir Timur Meydanı’nda yükselen, atıyla şaha kalkmış Timur anıtı, sadece Timur’un şahsını değil, onun siyasi birliği ve kültürel mirasını da temsil etmekte.
Meydanın hemen yanında yer alan Emir Timur Müzesi, ziyaretçilerine Timur İmparatorluğu’nun ihtişamlı geçmişine dair belgeler, zırhlar, haritalar ve sanat eserleri sunuyor. Müzenin kubbeli mimarisi ve iç dekorasyonu da, geleneksel Orta Asya sanatını yansıtıyor.
Medreseler, Türbeler ve Tarihle Bezenmiş Sokaklar
Taşkent’teki Barak Han Medresesi ve Kaffal-ı Şaşi Türbesi, İslam ilim geleneğinin izlerini taşıyan önemli duraklar arasında. 16. yüzyılda inşa edilen Barak Han Medresesi, döneminin önemli alimlerine ev sahipliği yapmış, bugün ise Kuran el yazmalarının sergilendiği bir merkeze dönüşmüş. Kaffal-ı Şaşi, Taşkent’in manevi mimarlarından biri olarak kabul ediliyor ve türbesi, hem bir ziyaret hem de tefekkür yeri.
Taşkent, sadece bir şehir değil, Türk-İslam medeniyetinin yeryüzüne bıraktığı izlerin günümüzde de canlı kaldığı bir hatıra defteri gibi.
Geçmişin İlmiyle, Geleceğin Işığıyla
Taşkent, Maveraünnehir’in geçmişinden aldığı güçle bugün hem geleneksel hem de modern bir kent olarak ayakta duruyor. Hz. Osman’ın Kuran’ı, Timur’un hatırası, medreseleri, müzeleri ve metro istasyonlarındaki estetik detaylarıyla bu şehir, sadece gezilecek bir yer değil, derinlemesine düşünülmesi gereken bir medeniyet merkezi.
Türk kültürüne damga vuran Maveraünnehir’in çağdaş bir temsilcisi olarak Taşkent, geçmişle gelecek arasında anlamlı bir köprü kuruyor.
Bir sonraki durağımız olan Hiva’ya doğru yola çıkarken, Taşkent’te bıraktığımız her adımda tarihle yeniden karşılaşmanın huzurunu taşıyoruz.
Özlem Coşkun – KADINCA.TV – 08.05.2025 – 23:00
İlk yorum yapan olun