Berlin haftasonu dahil on gün boyunca Türkiye’den gelen Afro-Türkleri ağırladı. Die Afrika Akademie, Joliba ve Ayoca (Afro Gençlik ve Aile Topluluğu) derneklerinin davetlisi olarak Berlin’e gelen Afrikalılar Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği üyeleri, çeşitli etkinliklerde Afrika kökenli Türklerin yaşamları ve tarihleriyle ilgili bilgiler verdiler.
Afrikalılar Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, 2006 yılında Mustafa Olpak tarafından kurulmuş bir dernek. Olpak, Girit’e köle olarak getirilen ve daha sonra mübadeleyle Türkiye’ye gelen kendi ailesinin hikayesinden hareketle, Türkiye’deki Afro-Türkleri araştırmaya başlamış. Bunun neticesinde “Kenya-Girit-İstanbul: Köle Kıyılarından İnsan Biyografileri” adlı kitabı kaleme alan Mustafa Olpak, dağınık halde yaşayan Afrikalı Türklerin dikkatini çekmiş ve onları organize etmeyi başarmış. Aktivist Olpak, kurduğu dernekle birlikte başta “Dana Bayramı” olmak üzere Afrika kökenli Türklerin geleneklerinin tespit edilmesi ve yaşatılması konusunda katkılar sağlamış.
“Köle ticaretiyle gelenlerin yanı sıra Çanakkale’de savaşanlar da var”
2016 yılında yaşamını yitiren Mustafa Olpak’tan bayrağı devralan, derneğin şu anki başkanı Şakir Doğuluer, Berlin.KADINCA.eu‘ya, Afro-Türklerin hangi yıllarda, hangi şartlarda Anadolu topraklarına geldiğini şu sözlerle aktardı: “Ulaştığımız bilgiler ışığında Afro- Türkler 1500’lü yıllardan itibaren Osmanlı topraklarına gelmeye başlamışlar. Köle ticaretiyle olduğu gibi paralı asker veya tarım isçisi olarak gelenler var. Hatta hacca gidenler, bunu ispat için yanlarında bir Afrikalı çocuk getirmeyi adet edinmişler. Bu şekilde gelen Afrikalılar da mevcut.”
Dernek Başkanı, yakın zamanda bir biliminsanının araştırmalarına dayanarak Çanakkale Savaşı esnasında Anadolu’ya getirilen Afrikalıların olduğunu belirterek “Fransızlar Afrika’daki sömürgelerinden Çanakkale’ye savaşmaları için bir grup getirmiş. Bu askerler ezan sesini duyunca savaştıkları askerlerin Müslüman olduğunu farkederek, diğer tarafa geçmişler ve Türklerle birlikte işgal kuvvetlerine karşı savaşmışlar. Savaştan sonra da Anadaolu topraklarında kalmışlar” diye konuştu.
Afro-Türklerin nüfus yoğunluğu daha çok kıyı şeridinde
Şakir Doğuluer, gerek köle ticaretiyle gelenlerin gerekse daha sonra mübadelede Yunanistan’dan Türkiye’ye göçenlerin daha çok kıyı şeride yerleştiklerini ifade ederek, “Afro-Türklerin bir kısmı Samsun’a gitmiş, İzmir, Adana, Mersin, Hatay, Antalya, Denizli, Aydın, Manisa, Muğla gibi illere dağılmışlar. Mesela Dalaman’da bir çiftlik var; Osmanlı zamanında dönemin padişahı burada çalıştırmak için Afrika’dan işçi getirtmiş. Hala burada yoğun bir Afro nüfus mevcut ve üretime katkı sağlamaya devam ediyorlar” dedi.
Türk olduğumuza şaşıranlara: “Vatanımız Türkiye, dilimiz Türkçe”
Afrikalılar Derneği Başkanı, siyahi renkleri nedeniyle zaman zaman ayrımcılığa uğradıklarını, meraklı gözlerle kendilerine bakanların, birbirlerine onları işaret ederek “siyah” diye hitap edenlerin olduğunu kaydetti. Şakir Doğuluer, “Rengimiz nedeniyle bazen sıkıntı yaşayabiliyoruz. Bizimle Arapça ya da İngilizce konuşanlar oluyor. Türkçe konuştuğumuzu duyunca ‘Türkçe’yi nasıl bu kadar iyi öğrendin’ diyerek şaşırıyorlar. Ben de o zaman vatanım Türkiye, dilim Türkçe, bunda şaşılacak ne var diyorum” sözleriyle Afro-Türkler olarak kendilerini Türkiye’nin bir parçası olarak gördüklerinin altını çiziyor.
Afrikalılar Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu üyesi Beyhan Türkkolu ise eğitim ve iş hayatında olumsuz bir yaklaşımla karşılaşmadığını dile getirdi. Türkkolu, “Kendimizi tanıttıktan sonra rengimize bakmıyorlar. Türkiye’de Afrika kökenlilere karşı Avrupa’da ya da Amerika’da olduğu gibi bir ırkçılık söz konusu değil. Büyük çoğunluğumuz köle ticaretiyle getirilmiş olsa da, İslam geleneğinde kölelerin yedi sene içinde azat edilmesi şartı olduğundan, Osmanlı topraklarındaki Afrikalılar, kısa sürede özgür vatandaşlar olarak evlenip toplum hayatına karışmışlar ve çok kültürlü Türk toplumunun bir parçası olmuşlar” diye konuştu.
Dernekle birlikte Afro-Türkler keşfedildi
Afro-Türklerin genç neslini temsil eden 29 yaşındaki Özge Aşık da, ailesinin yedi kuşaktır Türkiye’de yaşadığını bu nedenle kendini öncelikle “Türk” olarak tanımladığını söyledi. Özge Aşık, Afrikalılar Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği ile birlikte Afrikalı kimliğini keşfettiğini ve bunun da kendisi için ayrı bir zenginlik olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Bundan on yıl önce insanlar bizi görünce ‘Arap’ diyorlardı. Dernek sayesinde, hem Türk toplumu hem de biz Afrikalılar, kendimizi keşfetmeye başladık. Artık bize Afro-Türkler diyorlar, görünürlük kazandık. Bu da bizi sevilen, popüler bir grup haline getirdi.”
Dernek Başkanı Şakir Doğuluer de, derneğin kuruluş aşamasında pek çok Afrika kökenlinin, “Bizim kimlik sıkıntımız yok, dolayısıyla bir dernek ihtiyacımız da yok” şeklinde yaklaştığını ancak daha sonra dernek vasıtasıyla öğrendikleri bilgilerin onlara farklı bakış açıları kazandırdığını aktardı. Doğuluer, “Dernekle birlikte çok sayıda bilimsel araştırma ve proje hayata geçirildi. Kaybolan tarihimizle ilgili bilgilere yavaş yavaş ulaşıyoruz. Kültürümüzü, örf-adetimizi keşfediyoruz. Bu adetlerden olan ‘Dana Bayramı’nı artık İzmir’de gelenekselleştirerek kutlamaya başladık. Büyük ilgi ve sevgi görüyoruz” dedi.
Türkiye farklı kültürlerin içiçe geçtiği özel bir coğrafya
Afro-Türklerin Berlin ziyareti çerçevesinde ünlü Jaz sanatçısı Melis Sökmen de çeşitli konserler verdi. Berlin.KADINCA.eu‘nun mikrofonlarına konuşan Sökmen, “Babaannem Afrika Gine’den, bu nedenle dernekle kurulduğundan bu yana özel bir bağım var. Derneğin, Afro-Türklerin köklerini arayışını çok değerli buluyorum. Bu hem bireyin hem de toplumların tekamülü için son derece gerekli. Zenginliklerimizi böyle böyle keşfediyoruz. Kaldı ki, Türkiye coğrafyası kadim tarihlerin ve halkların buluştuğu bir coğrafya. Bu enerjisiyle hepimiz için bir ilham kaynağı” şeklinde konuştu.
Emeğinize yüreğinize sağlıklar