İsimlerle Almanya’daki Türklerin Göç Sosyolojisi
Bu yıl, Almanya’ya Türkiye’den işçi göçünün 60. yılı. Yarım asrı geçkin bir süredir Almanya’da yaşayan Türk toplumu bulunduğu toplumu değiştirirken, kendi de değişerek yol aldı. Bunun belirgin izlerini çocuklarına verdikleri isimlerde bile görmek mümkün. Söz konusu tercihleri, adeta 60 yıllık göç maceralarının sosyolojisine ışık tutar gibi.
2013’te isimlerindeki bu maceranın bilimsel izini sürüp ilginç bir haber hazırlamıştım. Göçün 60. yılı vesilesiyle bugün hala geçerli olan tespitleri bir kez de KADINCA.eu okurları için paylaşmak istedim. İşte, isimleriyle müsemma Almanya’daki Türkler:
Dilbilimciler Türkçe isimlerin bireylerin kişilikleri ve eğilimlerini yansıttığına dikkat çekiyor. Verilen isimler, Türk toplumuyla gittikleri coğrafya arasındaki etkileşimi ortaya koyuyor.
“Türkler, isimlerinin mutlaka bir anlam taşımasını gözetiyor”
Dilbilimciler, Türkçe isimlerin doğrudan ya da metaforik olarak mutlaka bir anlam taşıdığını belirtiyor. Bu geleneğin eski Türk inanışlarından, İslam inancına kadar hiç değişmediğine dikkat çeken bilim insanları, bugün de Türkçe isimlerin aynı anlayışla şekillendiğini kaydediyor.
Türkolog Dr. Aliye Mehrebani de söz konusu anlayışın eski Türk geleneklerine dayandığını “Eski Türklerde ön isimlerin gizli güçleri olduğuna inanılırdı. Çocuklara verilen isimlerin onları şekillendirdiği, onların kaderlerini belirlediği düşünülürdü. Bu nedenle isimlerin anlamlı olması Türkler için son derece önemliydi” sözleriyle aktarıyor.
Leipzig Üniversitesi İsim Danışma Merkezi’nden dilbilimci Gabriele Rodriguez de Türk kültüründe isimlerin özel bir yeri olduğunu belirterek, “Uzun yıllardır yaptığım çalışmalara göre Türkçe isimler öncelikle sahibini yansıtmalı, belki de onun arzu edilen karakterini işaret etmeli, ailesini, kimliğini vurgulamalı. Bu yolla kişilerle ilgili çıkarımlar yapmak dahi mümkün” diyor.
İsimlerle ilgili araştırmalar yapan Dr. Aliye Mehrabani, Türkçe isimlerin dün olduğu gibi bugün de anlam taşıdığını, hatta ebeveynlerin çocuklarına verdikleri adlarla kendi dünya görüşlerini, politik ve dini eğilimlerini de yansıttıklarını ifade ediyor: “Muhafazakâr aileler genelde İslam dininde öne çıkan isimleri tercih ediyor: Muhammed, Ahmet, İslam, Ayşe gibi. Liberal dünya görüşünü savunan aileler ise Barış, Özgür benzeri ya da tamamen yeni türetilmiş isimleri çocuklarına veriyor.”
İsimlerin izinde yarım asırlık göç serüveni
Türkçe isimlerin zaman ve mekâna bağlı olarak değişen anlamlarına da değinen dilbilimciler, bu bağlamda yarım asırdır Almanya’da yaşayan Türklerin hem bulundukları toplumu etkilediklerine hem de bu toplumla yeniden şekillendiklerine dikkat çekiyor.
Dilbilimci Gabriele Rodriguez, Türklerin çocuklarına verdikleri isimlerin izini sürerek, onların Almanya’daki sosyal durumları hakkında önemli sonuçlara varılabileceğini kaydediyor: “60’lı 70’li yıllarda gelen birinci nesil Türkiye’ye geri dönmeyi planladığı için çocuklarına vatanı ya da memleket hasretini çağrıştıran isimler vermişlerdir: Hasret, Sıla, Vatan, Özlem gibi. 80’li yıllarda Almanya’da kalıcı olmaya karar veren Türkler, bu kez kültürlerini yabancı bir kültür içinde muhafaza etme çabasıyla Türk-İslam sentezli isimlere yönelmişlerdir; Furkan, Kaan, Emine, Nisa gibi. 90’lardan bugüne gelen sürece baktığımızda ise Türk ailelerin çocuklarına çift isimler verdiklerini görüyoruz. Bu isimlerden biri mutlaka geleneksel dini isimler diğeri de genelde Avrupai isimlerle ses benzerliği bulanan isimler. Tıpkı Dennis-Deniz, Susan-Suzan, Can-Jan, Selina-Selin gibi.”
Bazen Almanların da adı geçen isimlerin Türkçe versiyonlarını seçtikleri söyleyen Gabriele Rodriguez bunun iki kültürün karşılıklı etkileşiminin güzel bir örneği olduğunu dile getiriyor. Rodriguez ayrıca belirli isimlerden türetilen yeni isimlerin son yıllarda Türkler arasında oldukça yaygın olduğunu belirtiyor: “Bunlar özellikle Can, Su, Nur, Naz isimlerinden türetilen isimler: Canberk, Efecan, Nursena, Elanur, Nisanur, Sudenaz, Cansu, Elifsu gibi.”
Doğru telafuz etmek gerekiyor
Dilbilimci Rodriguez, başta soyadları olmak üzere, Almancada olmayan sesler nedeniyle yanlış telaffuz edilen isimlerin doğru söylenmesi için özen gösterilmesi gerektiğini vurguluyor.
Rodrigues, “Türkçede bulunan ancak Almancada bulunmayan ı, ş, ç sesleri nedeniyle Almanlar bazı isimleri yanlış söylüyor. Coşkun isminin Koskun, Ercan isminin Erkan şeklinde söylenmesi gibi. Bu konuda en fazla dikkat etmesi gereken kişiler ise bana göre, isim sahipleri. Zira bazen isim sahiplerinin de telaffuzu sürekli düzeltmekten sıkıldıklarından olsa gerek, isimlerini Almanlar gibi telaffuz etmeyi tercih ettiklerine şahit oluyoruz. Bunu isimler adına tehlikeli buluyorum. Çünkü zaman içinde yanlışlar kalıcı hale geliyor ve nesillere aktarılmak istenen isimler, anlamlarını yavaş yavaş yitirebiliyor” diyor.
Özlem Coşkun – KADINCA.TV – 05.03.2021 – 22:00
Çizgi: Erdoğan Karayel
İlk yorum yapan olun