CANAN ARIN: “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ HALA YÜRÜRLÜKTE”

Canan Arın: “Fesih hukuken geçersizdir. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlüktedir”

Türkiye’de kadın hakları zorlu bir maraton koşusuysa bu koşuda soluğu hiç kesilmeden başı çekenlerden biri de Canan Arın.

Bitmek tükenmek bilmez enerjisi ve cesaretiyle bir kadın hakları aktivisti, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, ka-der, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi kurucularından, sivil toplum örgütlerinde aktif olarak çalışan, “Sıcak yuva masalı: Aile içi şiddet ve cinsel taciz” kitabının yazarlarından, kadın haklarına ilişkin pek çok davaya gönüllü olarak destek veren bir avukat.

Heinrich-Böll-Stiftung | Berlin, Deutschland – Der Anne-Klein-Frauenpreis | CC BY-SA 2.0

Arın, 2008 yılından bu yana insan hakları konusunda çalışan ve toplumsal etkide bulunan hukukçuları ödüllendiren Bruno Leoni Enstitüsü tarafından 2018 yılında “Hukuk Ödülü”ne ve 2020’de kadınların şiddetin olmadığı ve geleceklerini kendilerinin belirleyebileceği bir hayata sahip olmaları için verdiği mücadele nedeniyle Heinrich Böll Vakfı tarafından “10. Anne Klein Kadın Ödülü”ne layık görüldü.

Arın geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı kararıyla feshedilen İstanbul Sözleşmesi’nin de kuvvetli savunucularından, sözleşme için “İstanbul Sözleşmesi kadınların insan hakları sözleşmesidir.” diyen bir hukukçu.
Kadın haklarına ve bu çerçevede İstanbul Sözleşmesi’ne büyük önem atfeden KADINCA.eu, avukat Canan Arın ile sözleşmeyi ve Türkiye’deki kadın hakları hareketini konuştu.

KADINCA.eu: İstanbul Sözleşmesi, bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararıyla feshedildi. Bunun hukuki bir zemini var mı? Bazı hukukçular kararı “yok hükmünde” değerlendirdi. Siz ne söylersiniz?

Canan Arın: Ben de aynı kanaatteyim. Usule uygun şekilde onaylanmış olan uluslararası sözleşmeler aynen onaylandıkları usulle feshedilebilirler. TBMM’nin onayıyla bu sözleşme hayata geçmişti. Oysa şu anda Ak Parti Genel Başkanı’nın yaptığı tamamen yasama organının yetkisini gaspetmektir. Dolayısıyla onun aklına estiği gibi, “Ben şimdi bundan hoşlanmadım bunu kaldırıyorum. Yarın getiriyorum.” gibi bir şey söz konusu olamaz. Onun için fesih kararı geçersizdir. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlüktedir.

KADINCA.eu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, fesih kararını TBMM’den geçiremez miydi? Neden hukuken tartışmalı bir karar ile bunu yapmayı tercih etmiş olabilir?

Canan Arın: Evet, TBMM’dekiler indir parmağını kaldır parmağını şeklinde orada oturuyorlar. Ne yazık ki, neden para aldıkları belli değil. Dolayısıyla onu Meclis’ten geçirip de bu işi yapabilirdi. O zaman neden böyle yaptı diye düşünüyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Avrupa Komisyonu’ndan İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak amacıyla ciddi bir para almış. Gerçekten feshedilmesi halinde Komisyon’un ödediği parayı geri istemesi ve ödemeyi durdurması gerekir. İlgili karar belki AB’ye karşı bir göz boyamadır. Kendisinin dünya kadar hukukçusu var. “Ben çıktım” demekle çıkılamayacağını, onlar da biliyordur.

“Kaybettiği oylara tarikat oylarını ikame edecek”

KADINCA.eu: Bu durumda AB’ye karşı sorumluluk alınmazken, iç siyasete dönük bir hamle yapılıyor olabilir mi?

Canan Arın: Tabii, iç siyasete oynuyorlar. Çünkü çok ciddi oranda oy kaybettiler. O kaybettiği oylara tarikat oylarını ikame edecek. Çünkü tarikatlar sözleşmeyi istemiyor. Mesela bazıları İsmailağa Cemaati diyor, bir kısmı Saadet Partisi istemiyormuş diyor. Yani kökten dinciler sözleşmeye karşılar. Neden karşılar? Çünkü kadının birey olmasını istemiyorlar. Onu eve kapatmayı, her anlamda köleleştirmeyi istiyorlar. Kadın çocuk doğursun, itaat etsin, üzerinde şiddet uygulansın ve bunun bir cezası olmasın istiyorlar.

“Sistematik bir şekilde şeriatta gidilmek isteniyor”

KADINCA.eu: Yasalar adeta kadını kontrol altına almak için yeniden şekillendiriliyor diyebilir miyiz?

Canan Arın: Evet, nitekim o nedenledir ki 12, 13 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesinin önünü açmaya çalışıyorlar. Halbuki Medeni Kanun evlilik için 17. yaşın doldurulmasını öngörüyor. 13 yaşında çocuk dünyaya getiren kızlar var, bu durumda birisi 12 yaşında ona tecavüz etmiş, cinsel istismarda bulunmuş oluyor. İstismarcıyı, koca olarak kabul ederek, onun hapsedilmesi durumunda kız çocuğunun kocasız ve çocuklarının da babasız kalacağı, kutsal aile kurumunun zedeleyeceğini iddia ediliyor. Yani bu gidişle Medeni Kanun’u kaldırmak isteyecekler.

Kaldı ki “çoklu hukuk” uygulansın diyen tarikat şeyhleri var. Yani aile hukukunda herkese mensup olduğu dinin kuralları uygulansın diyorlar. Kızların erkenden eğitim hayatından uzaklaştırılması için 8 yıllık kesintisiz eğitim 4+4+4’lük bir sisteme dönüştürüldü. Adeta sistematik bir şekilde şeriata gidilmek isteniyor.

KADINCA.eu: Bu arada kadınlarla ilgili başka sözleşmelerden bahsediliyor, Ankara Sözleşmesi gibi. Buna dair neler söylersiniz?

Canan Arın: Evet, şimdi “Ankara Sözleşmesi” şeklinde bir sözleşme gündemde, nasıl bir sözleşme bilmiyoruz. Bir ara Arapların bir sözleşmesi var deniliyordu. “Kadınlar kocalarına layık eşler olacakmış” şeklinde. Böyle bir şey nasıl dikte edilebilir aklım almıyor. Bir adamın kafasına esiyor, böyle yaşayacaksınız diyor ve ne yazık ki genelde bunun kurbanı kadınlar oluyor.

“Korkarım tecavüz timleri bile kurabilirler”

KADINCA.eu: Canan hanım, tüm bu anlattıklarınızdan kadının siyasi ve toplumsal erkler vasıtasıyla evlilik kurumu içine hapsedilmeye çalışıldığı resmi ortaya çıkıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Canan Arın: Aynen öyle, mesela ortaya nafaka meselesi atıldı. Bu, kadına ekonomik şiddetin devlet eliyle uygulanması anlamına geliyor. Halbuki yasa nafaka şartlarını belirlemiştir. Ama hakimler bunları uygulamaya korkuyorlar. Evlilik, şiddetin farklı şekilleriyle kadına dayatılıyor. Bu nedenle kadınlar evlenmek istemiyorlar ve boşanmaya çalışıyorlar, birey olmak için uğraşıyorlar. Ama erkek egemen anlayış onu sindirmeye ve evliliğin içinde kontrol altında tutmaya çalışıyor. Korkarım bu gidişle tecavüz timleri kuracaklar. Evliliğin içine sıkışmak istemeyen kadınlara tecavüz ettirecekler. Sosyal medyada böyle paylaşımlar yapılıyor, gerçekten korkunç. Bu zihniyetin konuşma, anlama, uzlaşma kültürü yok. Kavga, öldürme, işkence ve tecavüz yegane yöntemleri.

KADINCA.eu: Bütün bunlar olurken ülkenin en yıpranan, en kırılgan kesimi beraberinde en kararlı ve en cesur kesimi olarak da yansıyor. Kutuplaşmanın yoğunlaştığı bir toplumda, kadınlar tek parça direniş gösteriyor. Acaba bu inançlı ve inatçı kesim erkek egemen iktidarı korkutuyor mu?

Canan Arın: Ben de bu kanaatteyim. Çünkü ülkede en iyi muhalefeti kadınlar yapıyor. Ve erkek iktidarı sarsılmaya başladı, ataerkil sistem sarsılıyor. Onun için hem hukuk kurumları, hem din vasıtasıyla ellerinden gelen her yönle kadınlara saldırmaya başladılar. Ama kadınlar gittikçe yükseliyor, dikkat çekiyor. Bunu önleyemeyecekler. Dayanışma içinde direnmeye devam edeceğiz.

Özlem Coşkun – KADINCA.TV – 21.03.2021 – 20:30

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*