BOĞAZİÇİ DİRENİŞİ DEMOKRATİK MUHALEFETİ BİRLEŞTİRDİ

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenlerinin Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atanan Prof. Dr. Melih Bulu’yu protesto ettiği eylemler yurtiçi ve yurtdışında genişleyerek devam ediyor. Özellikle Boğaziçi eylemlerinde gençlerin gözaltına alınması ve güvenlik güçlerinin sert tutumu tepkileri artırdı ve Türkiye’deki demokratik muhalefeti bu gençler etrafında birleştirdi. Demokrasi ve adalet çağrısıyla birleşen muhalefetin yansıdığı yerlerden biri de Almanya’nın başkenti Berlin’di.

Türkiye’de ve dünyanın farklı noktalarında olduğu gibi Berlin’de de Boğaziçi Dayanışması eşzamanlı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazılan açık mektubu okudu. Bunun için seçilen yer ise Alexander Meydanı’nda bulunan ve 148 büyük şehrin saatini aynı anda gösteren “Dünya Saati Kulesi”nin altıydı. Bu mekan, aynı zamanda Boğaziçi eylemlerine dünyanın çeşitli yerlerinden ve farklı kesimlerden gelen desteğin de bir sembolü niteliğindeydi.

Berlin Boğaziçi Dayanışması’ndan akademisyen Muzaffer Kaya da KADINCA.eu’ya yaptığı açıklamada, ilgili eylemlerin gittikçe büyüdüğünü ve boyutlandığını dile getirdi. Kendisi de Boğaziçi Üniversitesi mezunu olan ve bu üniversitede iki yıl hocalık da yapan Muzaffer Kaya, “Boğaziçi, Türkiye demokrasisinin bir sembolü haline geldi, adeta demokratik muhalefeti birleştirdi. Yaşanan hukuksuzluklarla birlikte sadece kayyum değil ülkedeki demokrasi sorunu da tartışılmaya başlandı.” dedi. Kaya, “Bugün bu meydanda Atatürk bayrağını da görebilirsiniz. HDP’liler de var. LGBT’liler de. Ama en çok, mevcut rejimden rahatsızlık duyan, partili olmayan bağımsız insanlar var” şeklinde konuştu.

Şu anda en iyi muhalefeti “GENÇLER” yapıyor

2016’daki “Barış Bildirisi”ni imzalayan akademisyenlerden biri olan, bu nedenle üniversitedeki işinden atılan ve Berlin’e gelen Muzaffer Kaya, dayanışma eylemlerinin kendisine “Barış Çağrısı” yaptığı dönemi hatırlattığını belirterek, “Öğrencilerimiz önde, her şeyin farkındalar ve çok doğru bir çizgide ilerliyorlar. Onlardan öğrenmemiz gereken çok şey var. Söz onların ve bence şu anda ülkedeki en iyi muhalefeti onlar yapıyor” diyerek gençleri destekleme çağrısı yaptı.

Aynı şekilde eyleme katılan ve mikrofonlarımıza konuşan Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar da, “Boğaziçi’ndeki öğrencileri selamlıyoruz. Onların verdiği demokratik mücadeleyi destekliyoruz. Bu güçlü dayanışma duygusu umut veriyor” dedi.

“İçimizdeki yangın, her türlü soğuğu bastırıyor”

Gazeteci Can Dündar, soğuğa ve Korona koşullarına rağmen çok sayıda insanın Berlin’deki dayanışma eyleminde yer aldığına dikkat çekerek, “İnsanların gelip burada ses vermesi, içimizdeki yangının her türlü soğuğu bastıracağını gösteriyor. Yalnız olmadığımızı, giderek kalabalıklaştığımızı gösteriyor. Hiçbir zaman umutsuz olmadım. Bu günler geçecek. Onun için ne kadar çok bir araya gelirsek, ses verirsek, süreci o kadar hızlandırırız” diye düşüncelerini ifade etti.

Boğaziçi Dayanışması nasıl ve kimlerden oluştu?

Her ne kadar Boğaziçi direnişi toplumda geniş bir kitleden destek görse de, özellikle Türkiye’deki iktidarın kayyum rektörü reddeden gençleri “terörist” ve onları destekleyen kitleleri “hain” olarak nitelendirmesinin ardından partili olmayan kesimler bazı tereddütler yaşamaya başladı. Gençlerin hak arayışını siyaset üstü gören bu kesim, Boğaziçi Dayanışması acaba kimlerden oluşuyor diye sormaya başladı. Biz de bu soruyu Berlin Boğaziçi Dayanışması’ndan Muzaffer Kaya’ya yönelttik.

Kaya, Türkiye’de protestolar başladıktan sonra dünyanın farklı yerlerinde yaşayan 5 bin Boğaziçi mezununun önce bir imza kampanyası ile direnişi destekleme açıklaması yaptıklarını belirtti. Ardından da Berlin dahil olmak üzere NewYork’tan Avustralya’ya kadar Boğaziçi mezunlarının birbirlerini bularak, WhatsApp grupları oluşturduklarını aktaran akademisyen, olay Türkiye’ye mal olduktan sonra ise gruplarını destek vermek isteyen diğer üniversite öğrencilerine, akademisyenlere ve demokratik sivil toplum örgütlerine de açtıklarını ifade etti.

Muzaffer Kaya, “Şu anda destek vermek isteyen tüm dostlarımız grubumuza katılabilir. Kararlarımızı ortak Zoom toplantılarıyla alıyoruz. Elbette temelde Boğaziçi mezunlarının öncülük ettiği ama diğer Berlinli demokrat insanların dahil olduğu bir network olarak tanımlayabiliriz şu anki durumumuzu” diye konuştu.

12. Cumhurbaşkanı’na yazılan “Açık Mektup”

Yaklaşık bin kişinin katıldığı Berlin Boğaziçi Dayanışması protesto gösterisinde, dünyanın farklı noktalarında olduğu gibi Organizasyon komitesince taleplerinin ve eylemlerin nedenlerinin dile getirildiği “12. Cumhurbaşkanı’na Açık Mektup” okundu. Mektupta şunlar yer aldı:

“Daha önce Melih Bulu’ya “Bir Provakatör Üstünde Şiir Denemeleri” şiiriyle yanıt vermiştik. Konunun asıl sorumlusunun siz olduğunuzu anlayıp yanıt vermeniz sevindirici. Bugüne kadar bizimle TÜRGEV aracılığıyla el altından görüşmeler talep ettiniz. Şimdi de bizimle basın aracılığıyla tartışmaya çalışıyorsunuz. Biz aracıları sevmiyoruz. Doğrudan ve herkese açık bir şekilde konuşmayı tercih ediyoruz. Umarız siz de böyle devam edersiniz.

Önce size eylemlerimizin nedenini ve taleplerimizi hatırlatalım:

Üniversitemize öğrencileri ve öğretim üyelerini hiçe sayarak bir kayyum atadınız. Yaptığınız yasal mı? Evet, her fırsatta tekrar ettiğiniz gibi yasal, ama meşru değil! Bu atama, toplumda içinde zerre kadar adalet kırıntısı taşıyanı isyan ettirecek bir atama! Üstüne üstlük, bir cuma günü bir gece yarısı kararıyla da hocası, öğrencisi, emekçisi tüm kurumu sindirmek adına fakülteler açıyor, dekanlar atıyorsunuz. Üniversitemizi kendi siyasi militanlarınızla doldurma çabanız, içine düştüğünüz siyasi krizin göstergesidir. Krizinizin mağdur ettikleri günden güne büyüyor!

Biz kendi anayasal haklarımızı, maruz bırakıldığımız haksızlığın toplumun tüm kesimleri tarafından fark edilmesi için kullanıyoruz. Taleplerimiz şunlardır:

►Bu süreçte gözaltına alınan, tutuklanan bütün arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın!

►Başta bu gözaltılara, tutuklamalara ve hedef göstermelere sebebiyet veren Melih Bulu olmak üzere bütün kayyumlar istifa etsin!

►Üniversitelerde, üniversitenin bütün bileşenlerinin katıldığı demokratik rektörlük seçimleri yapılsın!

Yürekleri yetiyorsa diye başlayan bir cümle kurmuşsunuz. Cumhurbaşkanını istifaya çağırmak bir anayasal hak mıdır? EVET! O halde bir anayasal hakkı kullanmak ne zamandan beri bir cesaret sorunu oldu?

Bizi size koşulsuz itaat edenlerle karıştırmayın. Siz padişah değilsiniz, biz de tebaanız değiliz. Ama madem yürek demişsiniz kısaca ona da cevap verelim. Bizim hiçbir dokunulmazlığımız yok! Sizse 19 senedir bir dokunulmazlık zırhının altında esip gürlüyorsunuz.

İçişleri Bakanı dini hassasiyetleri kaşıyan yalanlar söylüyor. Biz kendimize otosansür uygulamayacağımızı söylüyoruz. LGBTİ+ arkadaşlarımıza sapkın diyorsunuz, biz LGBTİ+ hakları insan haklarıdır diyoruz. Parti üyeleriniz Soma’da madencileri tekmeliyor. Biz işçilerin yanında eylemli bir şekilde saf tuttuk, tutacağız.

HDP Genel Başkanını hukuksuz bir şekilde hapishanede tutuyorsunuz. Gazetecileri de, sendikacıları da… Biz ise gerçekleri korkmadan haykıranlarla biriz, beraberiz, tüm kayyumların karşısındayız diyoruz. Siz Berkin Elvan’ın annesini mitinglerde yuhalatıyorsunuz. Biz Berkin Elvan’ın yanındayız diyoruz. Siz “Osman Kavala’nın karısı da bu provokatörlerin arasında yer alıyor” diyerek adını bile anmadan Ayşe Buğra’ya sataşıp, hedef gösteriyorsunuz. Bir kadının bahse değer tek özelliğinin onun eşi olduğuna dair cinsiyetçi boş inancı çiğ bir üslupla dile getiriyorsunuz. Biz ise “Ayşe Buğra kıymetli bir hocamız ve bir bilim insanıdır.” diyoruz. “Ona yapılmış bir saldırıyı kendinize sayarız.” diyoruz. (Siz şimdi bu mektup için de suçluyu övmekten, cumhurbaşkanına hakaretten düzinelerce dava açarsınız, biliyoruz ama doğruyu söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz, onu da biliyoruz!)

Kendi atadığınız rektörü okulda tutacak gücünüz olmadığı için, yeni kurulacak fakültelerle, şişirme kadrolarla ayakta tutmaya çalışmak da pek yüreklice bir tutum olmasa gerek. Bu nedenle yürek konusunda söylediklerinizi ciddiye almıyoruz.

Biz farkındayız ki ne Boğaziçi Üniversitesi Türkiye’nin en önemli kurumu ne de Melih Bulu’nun kayyum olarak başımıza gelmesi Türkiye’nin en önemli sorunudur. İstifanız talebine gelince, biz sizi bu mesele nedeniyle istifaya çağırmayız. NİYE Mİ? Siz istifa edecek olsanız,

Hrant Dink katledildiğinde istifa ederdiniz!
Soma’da 301 madenci katledildiğinde istifa ederdiniz!
Roboski’de 34 Kürt öldürüldüğünde istifa ederdiniz!
Çorlu’daki tren kazasından sonra istifa ederdiniz!
Başta KHK’lılar olmak üzere, işsiz bıraktığınız ya da iş bulamayan binlerce yurttaşın geçim derdini görüp istifa ederdiniz!

O zaman halkı yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikalarınız içinden çıkılmaz hale gelince, damadınızı kurban etmek yerine sorumluluğu üstlenirdiniz. Örnekler çoğaltılabilir fakat siz hiç istifa etmediniz. Sizin tabirinizle yürekli olmak yerine safça kandırılan olarak görünmeyi tercih ettiniz.

Şimdi sizi niye istifaya çağıralım? Biz Melih Bulu o koltukta oturduğu sürece protestomuzu boyutlandırarak sürdüreceğiz. Bu konuda gerekeni yapıp yapmamak ise sizin bileceğiniz iştir. Biz demokratik hak ve özgürlükleri gasp edilenlerin yanındayız! Bu topraklarda ezilenleri meydanlardan, kürsülerden bağırıp tehdit ederek, hedef göstererek susturamayacağınızı anlamanız dileğiyle.”

Özlem Coşkun – KADINCA.TV – 07.02.2021 – 18:00
Fotoğraflar: (c) Münir Bağrıaçık ve AYPA.TV

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*