YOGA YOLCULUĞUNDA BİR KİLOMETRE TAŞI: “YOKA”

Yoga yolculuğum her ne kadar Hatha Yoga ile başlamış olsa da, bu büyük ummanda yol almak için sürekli yeni donanımlarla, bilgilerle takviye alıp güçlenmek gerekiyor.

Bir yoga yolcusunun en iyi güç kaynakları da hiç kuşkusuz kadim ustalar, onların teknikleri ve sağlık alanındaki yeni gelişmeler, olanaklardır.

Yazımıza konu olan Kazım Gürbüz, yani nam-ı diğer “Yogi Kazım” da bu ustalardan biri. Adından da anlaşılacağı gibi Yogi Kazım, Hindistan’dan değil, Türkiye’den bir üstat.

104 yıllık hikayesi, yoganın insan bedeni ve ruhu üzerindeki etkilerinin yaşayan bir delili

Yogi Kazım kimdir?

1920’de Adana’da dünyaya gelen Kazım Gürbüz, Türkiye’nin aslında tanınan, bilinen ilk yogisi. Yogi Kazım’ın dedesi Molla Ali Bey, Özbekistan Taşkentli ve yoga ilmine vakıf biri, Kazım’ın tasavvufa yatkınlığını, bedensel gelişimini yakından takip ediyor. Neticede dedesi, Yogi Kazım 11 yaşına geldiğinde onu Nepal’de bir aşrama (aşram, genellikle bir gurunun müritleriyle birlikte yaşadığı ve dinsel öğretilerin verildiği yer) götürüyor. Yogi Kazım orada 15 yıl kalarak yoga tekniklerini, en önemlisi de bilinçaltı kontrolünü öğreniyor. Sonrasında dünyanın farklı yerlerinde yoga programlarına, gösterilerine katılıyor.

YOKA’nın başladığı yer: Trafik kazası

1961 yılında ölümcül bir trafik kazası geçiren Yogi Kazım, felç oluyor ve belden aşağısını kullanamaz hale geliyor. Ve tıbbın yapabileceği hiçbir şey yok, ama Yogi Kazım o ana kadar unuttuğu bedenin kendini iyileştirme gücünü yeniden hatırlıyor. Öğrendiği tekniklere yeni yorumlar getiriyor ve bu teknikleri sabırla uyguluyor.

Sonunda doktorların yürüyemez dediği adam, ayağa kalkıyor. Üstelik ayağa kalkmakla kalmıyor, kendisi gibi şifa arayan herkese bu teknikleri “YOKA” adıyla ve bedenin kendini iyileştirme motivasyonu ile öğretiyor.

İkinci kırılma noktası

2001 yılında yaşadığı besin zehirlenmesi sonrasında hızla kilo kaybeden Yogi Kazım’a doktorlar kanser teşhisi koyuyor. Geçirdiği ameliyat sonrasında sol böbreği, dalağı ve pankreas kuyruğu alınıyor. Her iki böbrek üstü bezi olmayan Yogi Kazım’a artık her türlü hareket yasaklanıyor.

Ancak Yogi Kazım, kanser olduğuna inanmıyor. Çok kilo kaybediyor, yürümekte bile zorlanıyor ama o, yine de kendini yenileyeceğine, beynindeki güçle bedenini kontrol edebileceğine inanıyor.

Yogi Kazım: “Kendi kendimle, ruhumla konuşuyordum. ‘Bu ruh bende olduğu sürece benim bedensel olarak yenemeyeceğim hiçbir problem yoktur!’ diyordum kendime. Çünkü, dünyada hiç kimse tedavi etme gücüne sahip değildir. Tedavi insanın kendi beynindeki güçle gerçekleşir. Doktorlar da hastalıkların çeşidine göre bilgilerini uygularlar, hastayı beynindeki güç tedavi eder.” diyor.

Dolayısıyla Yogi Kazım her zamanki gibi inançlı, kararlı ve disiplinli kalıyor. Ameliyatının üzeriden daha 10 gün geçmeden öğrencileriyle birlikte kendi geliştirdiği YOKA çalışmalarına başlıyor. Hızla eski enerjisini yeniden kazanıyor.

104 yaşında bir delikanlı

Şu anda 104 yaşında olan Yogi Kazım Gürbüz, ilerleyen yaşına rağmen, 60’larında gösteriyor ve pek çok profesyonel sporcudan daha fazla kondisyon gücüne sahip. Bunu, beden hakimiyetine, beyin gücünü kullanabilmesine ve yaptığı çalışmalarla vücudunu yenilemesine borçlu.

Özlem Coşkun’un çalışmalarında YOKA

YOKA eğitimimin fizyoterapi eğitimimle aynı döneme denk gelmesi, kendi yoga çalışmalarım için çok faydalı bir zemin hazırladı.

Fizyoterapide tedavisi en güç bölgeler eklemlerdir. Çünkü kıkırdak dokudan oluşmuşlardır ve hareketin kolaylaştırılmasında büyük rolleri vardır. Ancak hasar gördükleri takdirde tedavileri çok güç ve zahmetlidir, zira sözkonusu dokuların kendilerini yenilemek için kana ve taşıyıcılara ihtiyaçları vardır ve bu dokularda ne yazık ki damar ve sinir bulunmaz. Bunun için kendilerine en yakın kemik ve bağ dokularından difüzyonla beslenebilirler. Dolayısıyla eklemlerin tedavisinde hareket gerekir. Fakat zorlayıcı hareketler kıkırdak dokuya daha da zarar verebilir. Bundan kaynaklı olarak tedavide sınırlı hareketler öngörülür.

İşte tam da bu noktada YOKA çalışmaları önem kazanıyor, zira YOKA egzersizlerinin neredeyse tamamı eklemlere yöneliktir ve hepsi yaylanma hareketleridir, yani eklemlere difüzyon için olanak sağlar.

Hareketler zorlayıcı değil akıcıdır, bununla birlikte uzun sürelidir ve birbirini takip eder. Dolayısıyla ciddi bir kas çalışmasıdır. Eklemler tedavi olurken onları destekleyen kaslar ve bağ dokuları da güçlenir, yenilenir.

Hareketlerde uzun süre kalınması ve tekrarlar derin kasların gelişiminde, güçlenip esnemesinde yardımcıdır. İliopsoas gibi derin kaslar sayesinde iç organların sağlıklı işlemesi ve yağlanmasının önüne geçilebilir. Biliyoruz ki ruh kası denilen “psoas majör” kası da derin kaslarımızdandır ve parasempatik sinir sistemini etkiler, yani gevşememizi. Bu sayede sağlığımızı tehdit eden, bizi yaşlandıran kortizol hormonunu da kontrol altında tutabiliriz. Ayrıca esnek bir psoas, düzgün, dik bir duruş, sağlıklı omurga demektir.

Beraberinde YOKA içindeki denge ve nefes egzersizleriyle sinir sistemini ve beyin fonksiyonlarını sağlıklı tutmak mümkündür. Yine sinir sisteminin kontrol ettiği hormon dengesi sayesinde mutlu, dingin ve genç kalabiliriz.

Sözün özü, Yogi Kazım’ın bedenini tedavi ettiği ve genç kaldığı YOKA formülüne fizyoterapist bir bakış açısıyla yaklaştığımızda böyle bir resim ortaya çıkıyor.

Kadim yoga öğretisiyle bakarsak, YOKA’ya sabır, disiplin, iradeyle nefse hakimiyet, kendini tanıma bu yolla kainatı ve yaratıcıyı tanıma, akışa teslimiyet diyebiliriz.

Özlem Coşkun’a gelecek olursak; YOKA’dan süzülen bu öğretileri Hatha Yoga çalışmalarına katarak, bütüncül sağlık ve mutluluğun mikrodan makroya büyümesini diliyor.

KADINCA.YOGA – 29.07.2024

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*